'I'm off', says Félix Ferrer to his wife. 'I'm leaving you'. And closing the door on their suburban home, Ferrer, a creature of appetite, impulse and habit, a man of our times, embarks on a journey to the extremes. A man at Ferrer's time of life should be starting to treat himself - and his heart - carefully, not living the bachelor life in the Paris atelier that doubles as his art gallery. Not weighing up every girl he sees. Not ignoring his doctor's warnings to avoid the very hot and the very cold. And certainly not making for the North Pole in pursuit of a rare cargo of Inuit artefacts.
Soon, back from the merciless Arctic, packed with ex-girlfriends, anxious artists and suspicious creditors, Paris in the summer begins to feel very hot indeed for Ferrier...
In One Year Victoire wakes up one morning to find her boyfriend lying dead beside her. Not wanting to be caught with a corpse, she packs her bags, raids her bank account and makes off, randomly, for the Southwest. And when she has lost her belongings, her money, her looks and almost herself - one year later - the coast is clear for her to come back to Paris. But nothing prepares her for the shock of what greets her return...
Jean Echenoz is a prominent French novelist, many of whose works have been translated into English, among them Chopin’s Move (1989), Big Blondes (1995), and most recently Ravel (2008) and Running (2009).
öyküye değil romana yakın yazılmış elli sayfalık bir metin. büyük risk demek bu. ne karakter anlatılabilir böyle metinlerde, ne hikaye-olay örgüsü. böyle metinlerin ne bir düşüncesi ne meselesi olabilir. en fazla okuma keyinden bahsedilebilir, onun da kısa süre sonra etkisi kaybolur. okurda tek iz kalır : ben bunu niye okudum?..bir yıl'ı bitirdikten sonra benim en net düşüncem ise şu oldu: yazarın bütün kitaplarını okumalıyım.
Genç bir kadın hatırlamadığı gecenin sabahına uyandığında, sevgilisini yanında ölü bulur. Hiç kimseyle konuşmadan bütün parasını yanına alıp şehri terk eder. Bu gidişin daha sonrasında kaçışa, kaybolmaya evrilmesini, bir yıl içerisindeki dönüşümü okuyorsunuz. Kadının düşüşü, olmadık yerlerde ortaya çıkan arkadaşın gizemi sürüp giderken bir yılın sonunda geri dönüş bambaşka sürprizlerle geliyor. Yazarın muazzam betimlemeleriyle bir kayboluşun arkasında sürükleniyorsunuz, kitap bittiğinde kafanızda -ilk sayfaya oranla- çok daha fazla soru işareti oluşacak. Açıkcası bazı yerlerde metaforları kaçırdığımı düşünüyorum. Zaman zaman bunaltıcı hale geldiği de oluyor ancak kitabın geneli bu okumaya değiyor. Önümüzdeki yıl diğer kitaplarına devam edeceğim bir yazar Jean Echenoz.
bir zamanlar en sevdigim arkadaslarimdan biri bana amerikan edebiyatını mi avrupa edebiyatını mı sevdiğimi sormuştu. o sıralar beat hayranı olduğumdan amerika demiştim; şimdi sorsa teklemeden fransız seviyorum derim. denemek için aldığım echenoz kitabı, zweig'ın ağzımda bıraktığı pası söküp attı. bir insanın nedensizce düşüşü, yanlış anlamalar, halüsinasyonlar, kendini değersizleştirmeler... tadımlık boyutuna rağmen biçimiyle, diliyle, konusuyla mest eden bir doyumluk.
fransız yazarlarda bir değişiklik var. ve ben bu değişikliği çok seviyorum. camus’nün yabancı’sının mirasçıları gibi karakterler var bir kere. örnek vermem gerekirse leila slimani’nin hoş nağme’sindeki dadıdan julie deck’in viviane elisabeth fauville’ine hayatta bir yerde ipleri neye bıraktığı bile belli olmayan, akışa bırakmış, kaybeden tipler. işte bir yıl’daki victoire de bu manyaklardan :) yani bir yerden sonra absürt edebiyata varan bir akıl dışılık hasıl oluyor. neden gittiği tam belli değil, aslında para mara işlerinde de gayet mantıklı hesap yürütürken bir süre sonra kendini bulduğu yer ve o yerden çıkmak için parmağını bile kıpırdatmaması… işte bu tarz özellikler söylemeye çalıştığım. echenoz müthiş tipler yaratıyor zaten. bu romanın sonunda da ufak bir çalım atıyor okura ama zaten roman boyu şaşırdığımızdan daha doğrusu “bir insan kendine niye bunu yapar” dediğimizden o kadar da etkili olmuyor çalım :) yine uzak bir anlatım tarzı, bazen biz diye anlatan, kahramanın gelecekte ne yapacağını bazen imleyen ama normalde beni rahatsız eden tanrı anlatıcıyla alakası olmayan bir anlatıcı. bunu da zati fransızlar yapabiliyor böyle. arada hükümetin evsizler ve başı boş hayvanlara yaptıkları da kitabın politik yanı. yalnız victoire’in ev sahibesini betimlediği bir bölüm var, dokunuşlarıyla filan… vay be dedirtiyor insana. 1-2 saatte okunacak bu novella jean echenoz’la tanışmak için iyi bir kitap aslında. çeviri yazarın tonunu aynen yansıtmış, çok başarılı.
Çok güzel bir Jean Echenoz kısa romanı daha. Bu sene keşfettiğim yaşayan en iyi yazarlardan biri olan Fransız romacı Echenoz olağanüstü tanımlarıyla, nehir gibi akan anlatımıyla sizin o anda o satırlarda yaşamanızı sağlıyor. Kısa kısa romanlarını bir solukta okurken romanı adeta kokluyorsunuz. Daha önce okuduğum dört kitabından daha farklı bu roman. Echenoz'la tanışın derim.
Después de leer los excelentes “14” y “Relámpagos”, abordé esta, la primera ficción. Una pequeña y extraña historia sobre una muchacha que va descendiendo y desapareciendo socialmente. Me gustaron más los dos libros anteriores mencionados, pero Echenoz sigue conquistándome con su escritura.
Victoire sabah uyandığında Felix'i yanında ölü olarak yatarken buluyor ve kaçması gerektiğini düşünüyor. İşte bu plansız, belirsiz kaçışın yaklaşık olarak sürdüğü süre bir yıl.
Güçlü kadın karakterleri hep sevmişimdir ancak Victoire'ın belirsizlikle, plansızlıkla baş etme oranı öyle yoğun ki ancak sinirleri alınmış biri bu adımları atabilir dedirtiyor. Ana karakterimizi yazar daha ilk sayfalarda şöyle betimliyor: "Sonra aynada kendine baktı Victoire: İnce sert hatlı, kararlı görünümlü, yirmi altı yaşında genç bir kadın; saldırgan ve her an tetikte yeşil gözler, siyah saçlar, kısa kesim, hareketli. Yüzünde her tür heyecan izini silip her tür duyguyu yok etmede zorlanmadı; bununla birlikte içi pek rahat değildi ve koltuğuna döndü."
Victoire yer değiştirip farklı koşullarda yaşama adapte olmaya çalıştıkça içimin daraldığını ve gergin bekleyişlerle sayfaları atladığımı fark ettim. Sonuyla da ayrıca kafa karıştıran, bana sesli bir " Nasıl yani?" dedirten doyuruculuk, kitabı okunası kılıyor.
"Bütün çevre, daha iyisi ortaya çıkıncaya dek, hiç olmazsa boşluğu doldurmaya uğraşıyordu, elinden gelen buydu sanki. Gök tekdüze bir bulutla Örtülüydü, orada adı belirsiz siyah kuşlar, az parayla çalıştırılan bu figüranlar, oraya buraya kararsızca uçuyor ve güneş bekleme odasına özgü sessiz bir aydınlık sunuyordu; beklerken okuyacak dergi bile yoktu. "
"Victoire ilk günleri çoğu zaman yatağa uzanmış halde geçirdi, kimi kez hayatını düşünmeye çalışıyor, ki boşunaydı bu; kimi kez de hiç düşünmemeye çalışıyordu, ki bu da boşunaydı. Evin çevresinde hep hakim olan sessizlik bu uğraşları kolaylaştırmıyordu."
"İşte böyle, dedi Victoire, kendimi kaybettiğimi düşünüyorum. Bu çok da kötü bir şey değil, dedi Poussin. Kendimizi kaybetmezsek kaybolur gideriz."
Las narraciones de Echenoz no se han de juzgar a través de los giros narrativos, lo impactante de su argumento o lo conmovedor de sus personajes. Eso sería no entenderlo. La suya es una voz en la que hay espacio para la ironía pero que se sostiene en un cuarto de diegético y el resto es una prosa sintética, cuidada aunque sobria, palabras sutilmente engarzadas que fluyen como un río, y que no es afecta a los grandes artificios retóricos o del vocabulario engolado.
La historia por descontado existe y se satisfacen ciertos parámetros clásicos -del inicio, nudo y desenalce- pero ya digo que antes prefiere la precisión y el detalle que los grandes gestos. Es la historia de una mujer que un día amanece con Félix, su compañero, muerto en la cama. Entra en pánico e inicia una huida hacia adelante, sin rumbo fijo, vaga por el sudoeste francés y su historia se convierte en una espiral degradante, perdiendo progresivamente sus pertenencias hasta descubrirse compartiendo el mundo con los que nada tienen. Las apariencias que enmascaran la existencia de clase media de Victoire quedan así diluidas y expuesta a la vida en bruto.
Hay ciertos personajes secundarios que sirven de enganche para conducir la trama hacia dónde a Echenoz le interesa y que para mí ha sido el aspecto menos convincente, sin embargo un muy agradable reencuentro con este peculiar narrador, al que hacía unos 6 años que no leía.
This novella is very "readable." One long, rainy and lazy afternoon and evening are all it takes to read it, and I did keep turning the pages. But it's really nothing more than OK. It begins with our protagonist waking up and finding herself in bed with her dead partner with no memory of what had transpired the night before. She decides to run and we follow her as she gradually regresses from what appears to be a middle class young woman with an apartment, a job and money to spare, to homeless and practically feral. There's nothing special about the prose, or about the story as such and there is certainly no importance attached to the protagonist as a person, or to the other characters entering and exiting the story. The point made is that civilization and its social mores are nothing but a very thin veneer that is very quickly erased, once money is no longer available. Not great literature, not even a great story. In a nutshell, disappointing.
C'est le 3ème roman que je lus d'Echenoz et est devenu le meilleur pour moi. Le synopsis à été déjà donné en quatrième de couverture sinon la toute fin laquelle je trouvai en peu énigmatique. Donc, c'était comme à lire laughter in the dark de Nabokov. On sais ce que arrivera. Comme le dernier roman que je lus d'Echenoz, j'avais aussi sa traduction en turc que je comparai. C'était encore une fois démoralisant à se rendre compte combien des mots je ne encore connais pas. Mais à la même fois, je vis que quelques difficultés je ressentis étaient à cause du style de l'auteur aussi. Il écrit longues phases avec beaucoup de parts et utilise les métaphores imprévues etc. Après découvrir ça, mon estime pour lui est grandi et je commençais à lire avec plus plaisir.
Jean Echenoz ile önce biyografik romanlarıyla tanıştım, ardından da diğer novellalara sıra geldi. Son dönemde okuduğum en başarılı yazarlardan biri diyebilirim.
Mütevazı bir salon, dar bir mutfak ve üst katta dar bir banyonun iki yanında iki oda; ev bu halde terk edilmiş gibi görünüyordu: eşyayla dolu, nemli, karanlık, pek de kötü olmayan küf kokusu. Uzun süredir kimsenin oturmadığı açıktı, ama oturulabilir bir evdi, hiçbir eksiği yoktu, hatta fazlasıyla eşya vardı içeride, her şey birbirine yapışmış gibiydi. Ölmüş akrabanın para edecek eşyaları Katolik yardımlaşma sandığına verildiğinden geriye genelde dekoratif eşyalar kalmıştı. Hayat sanki buradan birden bire, aleleacele akıp gitmiş, eşyaları bir iki saniye içinde geride bırakmıştı, hemence kapatılan panjurların ardında bu eşyalar tozlanmaya bırakılmış, sonsuza kadar donup kalmışlardı. Görüldüğü kadarıyla bir kitap, bir kase, bir yastık öylesine, gelişigüzel bırakılıvermiş, ilgisiz bir yere, mutfak masasının üstüne, bir rafa, bir kanepenin kucağına konmuştu, birkaç dakikalığına, ama sonsuza kadar.
This is one of those books that's more about the journey than the destination. The writing is slow, descriptive, and lyrical, and the plot plods along slowly, bouncing back and forth between two points in the story's timeline.
The novel is not especially plot-driven, which is a bit surprising, since the plot in question has a bit of adventure, a hint of mystery, and a few delightful twists, but knowing in advance that the plot wouldn't go quite as expected drove me to read it faster than I probably should have. More than its clever plot, the novel is about observations and language, which is better savored slowly and deliberately.
I also strongly recommend reading the follow-up story "One Year" in conjunction with the novel as the two are interestingly entwined.
Le premier livre (pour des adultes) que j'ai lu totalement en français. Je suis assez fière. L'histoire lui-même ? C'était étrange, bien sûr, mais facile à suivre, avec toutes des complications et des expériences humaines. À peine le mielleur livre du monde, mais un début pour moi à commencer avec une nouvelle langue.
Read it in a couple of days, it's super short and easy to follow, even if it's in a language I don't know too well. A bit strange, especially the ending. Quite vivid imagery of the character's downward spiral, even if I didn't really understand the point of it all after I was done with it.
Imposible empatizar con un personaje tan abúlico, incapaz de expresar mayor emoción que pleno aburrimiento; el cuento tampoco logra generar otra cosa. La protagonista atraviesa numerosas tragedias más y menos graves, pero ninguna parece afectarla más que para arrojarla en una espiral descendente a la nada; ella es un fantasma deambulante. Quizas eso explica un final que se las da de existencial pero no es más que un previsible cliché paranormal. Al final del descenso estaba el punto cero de la historia; para eso ni leía.
Tuhaf ve sürükleyici bir romandı. En çok etkilendiğim kısımlar: Kadına kırsaldaki serserilerden hiçbir zarar gelmezken en yakın arkadaşının ondan yararlanmaya çalışması ve kapitalist sistemden kurtulup kırsalda "paranın olmadığı" yeni bir dünya kuran eşcinsel amcalar. Kurguyu beğendim, okuduğum 2'inci Echenoz kitabı..
Kısa bir sürede bir çok şeyi anlatan sürükleyici bir kitap. Bu tür kitaplar kısa bir zaman diliminde bir kitap daha bitirmiş, bir iş daha başarmış, bir hayat hikayesi daha dinlemiş olmaktan dolayı beni mutlu ediyor. Ne yazar hakkında, ne kitap hakkında, hiç bir bilgim olmadan elime alıp bir solukta okudum. Bu tür kitapları ben seviyorum, mutlaka siz de seveceksiniz.
Korku insana neler yaptırıyor. Yaşamaya bile güç bulamazken korku insanı diyar diyar gezdiriyor. Sevgilisi ölünce, ölümünden sorumlu tutulma korkusu ile yaşamın en sefil haline kadar katlanıp sonunda da sadece korku gerçeklerin gerçek olmadığını görmek ne kadar ürkütücü.
Lu par une nuit d’insomnie ce très court roman. J’en ai bien aimé la facture et le style. Un an d’errance parce qu’on s’est retrouvé aux côtés de son amant mort et après un an on peut se demander pourquoi on a fait cela...
Victorie neden bir varsayım üzerine hareket etti? Aslında bizim gerçek ve doğru diye kabul ettiğimiz şeyler kendi kabullerimiz değil mi? Louis-Philippe kim? Boşuna kaçan, suçtan daha çok kendinden kaçan bir kadın ve Felix’in onu aramamış olması, boşuna geçen bir yıl.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Del escapar y pasar desapercibido, del tener al dejar de tener, del elegir al dejarse llevar, en resumen, de la degradación del ser humano...de lo que puede llegar a sucedernos en cuestión de un breve periodo de tiempo.
Une prémisse intéressante, mais rien dans l’exécution qui ne vaille la peine. J’aurais aimé plus de psychologie, plus de réflexions et on se retrouve surtout dans une sorte d’errance. Je n’ai pas aimé!