Günlük Quotes

Rate this book
Clear rating
Günlük Günlük by Oğuz Atay
1,144 ratings, 4.33 average rating, 60 reviews
Günlük Quotes Showing 1-8 of 8
“Evde oturmaya o kadar alışmışım ki sanki evden çıkınca gerçek bir dünyada yaşamıyorum.Evin dışında her yer sanki aynı,sanki bütün insanlar birbirine benziyor.Ne acıklı değil mi?”
Oğuz Atay, Günlük
“Bir başka nokta daha: öyle bir yarım yamalaklığımız var ki, bizim dramımız, bizim trajedimiz, akıl almaz bir biçimde gelişiyor. Ayrıca, bir trajedinin içinde olduğumuzun farkında bile değiliz. Çok güzel yaşayıp gittiğimizi sanıyoruz. İktidardaki adamlar da, bu sanıyı bütün millet adına dile getiriyorlar. Birkaç aydın dışında bunu anlayan yok gibi. O aydınlar da, sosyal bir takım sözler ediyorlar. Psikolojik yönü boşlukta kalıyor bu meselenin. İnsanlarımız, bu kötü yaşantıyı dile getirmenin 'muhalefet yapmak' olduğunu sanıyorlar. Yapanlar bile muhalefet yaptıklarını sanıyor bir bakıma. Aslında bir yanlış anlama olduğu halde, anlaşıp gidiyorlar. Bir 'mış gibi yapmak' tutturmuşlar; arabalar yürüyor ya, ekmek yapılıyor ya, iyi kötü suyumuz geliyor ya... mesele yok. Bir taklid yapıyoruz ve Batıya bile kendimizi kabul ettirdiğimiz anlar oluyor (Bir futbol maçında yeniveriyoruz onları.) Ya çocuksu gururumuz! Beğenilmezsek hemen alınıyoruz, Batılılara iftiralar ederek kendimizi temize çıkarmak için didiniyoruz.”
Oğuz Atay, Günlük
“Tehlikeli oyunlar oynanmıştır. İnsanın içinde ifade edilmez bir eksiklik duygusu kalır. Her şey başka türlü olabilirdi sanki. Bütün bu oyunlar bu kadar da kötü oynanmayabilirdi.”
Oğuz Atay, Günlük
“Bir yaşantıyı sonuna kadar sürekli izlemenin,bitirmenin bir çeşit ölmek olduğunu hissediyor.Yarım yaşantılar sürdürerek,bütün ölümlerden kaçıyor..”
Oğuz Atay, Günlük
“Hikmet, herkes namına, hepsinin yaşantısını öldüresiye sıkıcı buluyor. Onların yaşamadığı sıkıntıyı, sanki onlar adına Hikmet duyuyor. Bu nedenle bitiremiyor belki yaşantılarını; sonuna kadar yaşayamıyor. Belki de değil. Belki bir yaşantıyı sonuna kadar sürekli izlemenin, bitirmenin, bir çeşit ölmek olduğunu hissediyor. Yarım yaşantılar sürdürerek, bütün ölümlerden kaçıyor.”
Oğuz Atay, Günlük
“Öğrenmek, kendini tanımak mutsuzluktur. Bizden geri kalan eserler, birbirlerine benzer taşlar, yazılar, yapılar olmalıdır. Putlar gibi ayırıcı özelliği olmamalıdır. Hristiyanlık da ikonoklast bir dönem yaşadı; ilk Hristiyanlar eski Yunan ve Roma'dan kalan anıtları yok ettiler. İslamlık, özellikle Osmanlı bu işi daha ciddiye aldı. Osmanlı, İslamlığı ciddiye aldı. İslamlık, put kırıcılığını ciddiye aldı. Osmanlı bunu İslamlığın ciddiye alışından da öteye götürdü. Kuralları ciddiye aldı, insanı ciddiye almadı. Sorunların sayısını azaltarak mutluluğu arttırmaya çalıştı. Bütün değişimleri devlet eliyle gerçekleştirmek istedi. Nevzat Tandoğan yakalanıp yanına getirilen bir solcuya, ''Bu memlekete komunistlik gerekirse onu da biz getiririz. Sana ne oluyor?'' demişti. Bireye de ne oluyordu. Yahya Kemal kendisine soru sorulmasından hoşlanmazdı. O, geleneği temsil ediyordu. Onunla tartışılamazdı. Kendisine bir toplantıda genç bir adam soru sorunca yanındakine dönerek, ''Kim bu adam?'' demişti. Osmanlı gösterişi sevmiyordu. Küçük saraylarda, ahşap evlerde oturuyordu. Tiyatroyu soytarılık, resmi küfür sayıyordu. Bütün sosyal kurumlar, askerlik örgütü için birer araçtı. Bunun yanısıra halk kendi düzenini ayrı bir biçimde geliştirdi. Bugün saray dili yaşamadığı halde, halkın dili yeni düzen için esas oldu. Hiçbir ülkenin resmi dili, fermanların Osmanlıcası kadar insanların anlayamayacağı bir biçime sokulmamıştır. Bu bakımdan Devlet, Kafka'nın insanları için aşılmaz bir duvar olan bürokrasiye benzer. Lale Devri bir bakıma istisnadır. Devlet her türlü eleştiriye kapalıdır. Divan şiiri her türlü eleştiriye kapalıdır. Düşünce her türlü eleştiriye kapalıdır; felsefe yoktur. Tek felsefe bireyin yok oluşudur; vahdedi vücuttur. Şiirde divancılar 'biz' diye seslenir. Eleştiri çirkini güzelden ayırır, oysa çirkin yoktur. Kapalı sistemdir bu. Ülkücü insan yoktur. Ülkücülük bireyciliktir. Özgün sanat yoktur. Usta-çırak ilişkisi içinde taklit vardır. Bir bakıma gelenek de yoktur. Usta, yaşantısını kimseyle paylaşmaz, yaratıcılığın ayırıcılığı kendisiyle birlikte ölür. Ne ruhun ölümsüzlüğü ne de canlı dünyanın gürültüsü duyulmaz. Batıya olduğu kadar, Doğuya da kapalı bir sistemdir bu. Orta Doğu'dur, Kenar 'Batı'dır. Ne Doğu'dur, ne Batı'dır. Kafka'nın yer altında yaşayan hayvanı gibi, kendisine doğru kazılan bir tünelin içindeki bilinmeyen düşmanı korkuyla bekler.”
Oğuz Atay, Günlük
“Sen yanılmışsın babacığım. Beni de yanılttın. Sessiz faziletlerin heykeli dikilmiyor. Daha başka ölçüler var; daha doğrusu her zaman varmış da biz bilmiyormuşuz Özellikle ülkemizde durum böyle.”
Oğuz Atay, Günlük
“Arsız çiçekler yetiştiriyorum.Tenekeler düşmesin diye pencerenin iki kasası arasına çıtalar çaktım.Daha çirkin oldu görünüşleri.Çiçeklerle birlikte her soluk alışımızda havayı kirletiyoruz..”
Oğuz Atay, Günlük